12 Mart 2009 Perşembe

Amerikan hastanesi

Tuba'nın doktorunun hastanede olmasından dolayı hem hamilelik dönemini hemde doğum sürecinin tamamını Amerikan hastanesinde geçirdik.

Bütün süreçte şunu gördüm ki sizin yaşadığınız bu zor dönemde doktorunuza ve hastaneye güveniyor olmanız çok önemli. Hastane dediğiniz zamanda ekipman değil tüm personeli kastediyorum; bir hastaneyi iyi bir hastane yapan tüm ekibinin başarısıdır, sadece doktorlarının değil. Amerikan hastanesinin, doktorundan hasta bakıcısına kadar tüm doğum ekibi o kadar tecrübeli ve işini dikkatle yapan bir ekipti ki, bir an bile güvensizlik hissetmedik.

Sezaryen nedeniyle Deniz kızımızla birlikte 3 gece 4 gün hastanedeydik ve neredeyse bir otel konforunda kaldığımız için gitmek dahi istemedik.

Özellikle Tuba'nın rahat ve güvende hissetmesi benim için inanılmaz bir kolaylıktı.
Bizden tam puan aldıklarını söyleyebilirim.

7 Mart 2009 Cumartesi

Superfolic

Eskiler diyor ki 40 günden önce gözümü açamazmış bebekler, ilk doğduklarında pelte gibi olurlar desteksiz başlarını tutamazlarmış...Bizimki az kaldı eşyalarını toplayıp, yürüyerek çıkacaktı hastaneden. Doğduktan hemen sonra gözlem odasında izlerken, küvezin içinde dizlerinin üzerinde poposunu kaldırmayı becermişti bile.

Annesi emzirmeye başlarken başını tuttuğumda ise sağa sola kendisi çevirdiğinde kontrol etmekte zorlanıyorum. 2. günden sonra gözlerimizi açtık, 3. gün fotoğraflara pozlar verirken göz bile süzdük :)
Tubanın son 2 senedir destek için aldığı Folic Asitlere bağlıyorum tüm bunları. O yüzden de arada Superfolic kızım diye seviyorum onu...

1 Mart 2009 Pazar

İlk Gece

İlk gece beklediğimizden kolay geçti açıkcası. İlk 24 saatin yorgunluğu olsa gerek Deniz hanım emdikten hemen sonra uykuya dalıp bir daha ki emzirmede zor uyandı. Tecrübeli arkadaşlarımız ve doktorumuz, asıl huyu ve suyunun 72 saatten sonra ortaya çıkacağını söylüyorlar.

Bebek gibi uyuyor derler ya, işte onun ne demek olduğunu bu gece daha iyi anladık. İlk defa mı bir bebeği uyurken gördünüz demeyin, daha önce hiç 10-15 dakika bir bebeğe bakakalmamıştım.Tuba da ilk geceyi iyi geçirdi ama ilaçların etkisinin 2. gün geçmeye başlayacağını ve esas sıkıntının başlayacağını öğrendik. Sezaryen doğumun gerçek rahatsızlıklarını yarın yaşayacağız yani.

Deniz hanım 1-2 saat hemşirelerin kontrolü dışında hiç yanımızdan ayrılmadı, ayırmadık, ayıramadık.
Hastane yemekleri ve refakatçi yatağı da beklediğimden rahattı. Hastane konforunda en beğendiğim özellik ise hem Lig TV'nin hemde D-Smart'ın yayınlanması. Yarın akşam kızımla ilk Beşiktaş maçını beraber seyredeceğiz :)

28 Şubat 2009 Cumartesi

Doğum

26.02.2009 09:29'da değişti tüm dünya. Ve ben bir fiil tanıklık ettim.
Doğuma girmek ayrı, ameliyathane kapısında beklemek ayrı kalp çarpıntısı. Aslında doğuma girmeme rağmen, operasyon hazırlıkları tamamlanana kadar dışarıda elimde video kamera beklerken, az da olsa babaların film sahnelerinin klasik doğumhane önünde bekleyişlerini deneyimledim. İnsanın aklından daha önce hiç düşünmediği o kadar farklı senaryo geçiyor, etrafında olup bitene karşı o kadar değişik filtreler oluşturuyor ki ben bile kendime inanamadım. Yaklaşık 10 dk beni dışarıda yalnız bıraktılar ve o sırada ne kadar yaratıcı fikir üretebildiğimi gördüm. Ama insanın aklından bir tane bile iyi bir şey geçmez mi? Çook uzun bir 10 dakikaydı...

İçeri aldıklarında kamerayı artık bu sahneleri ezberlemiş ve vucüt dilinden çekimlere fazlasıyla alışık olan hemşirelerden biri elimden aldı, "siz eşinizin yanında oturun ben çekerim" dedi. Ameliyathanede Tuba'nın başında doktorumuz Alper Mumcu ve yardım eden doktor Cengiz Alataş'ın dışında 4-5 hemşire, anestezi uzmanı ve bizim fotoğraflarımızı çeken Şengül hanım vardı. Benim dışımda herkes ne yapacağını gayet iyi bildiği için içeride başlamış hızlı çalışma içerisinde ben sakince Tuba'nın yanına oturdum. Tuba, operasyon sonrasında öğrendiğim epidural dışında verdikleri bir uyuşturucu nedeniyle(çoğunlukla alkolün verdiği çakırkeyif etkisini yaratan), tahminimden daha rahat ve sakindi.

Göğüs hizasında bulunan bir perde nedeniyle Tuba'da, bende oturduğum yerden operasyonu göremiyorduk ancak ben doktorların vucüt hareketlerini rahatlıkla izliyordum. İşin doğrusu ben sezaryen operasyonuna özellikle çocuğu çıkartırken, açılan kesikten gayet narin ve yavaş hareketlerle, ufaklığı hemen çıkarttıklarını sanıyordum. İki doktorunda perdenin arkasında verdikleri fiziksel arbedeye tanık olunca bizim küçük Deniz'imizle değil Alien filminde abinin karnından çıkan küçük canavarla mücadele ettiklerini düşündüm bir an. Bu kadar güç kullanarak yapılan bir oğerasyon beklemediğim için birşeylerin ters gittiğini düşünerek perdenin üstünden şöyle bir bakmaya da yeltendim. Buradan tüm baba adaylarına çok net bir tavsiye, siz bakmayın!

Nutkum tutulmuş bir şekilde Tuba'nın eli elimde yerime oturduğumda, Tuba'da yüzümdeki dehşeti görmüş olacak, o da bana herşey yolunda mı diye sordu. "Herşey yolunda" dedim refleksif olarak; ama en ufak bir fikrim yoktu heyin yolunda neyin olmadığı ile ilgili. Tam o sırada ben artık kesin doktorlara bir sorayım derken, Alper Mumcu perdenin üzerinden "işte kızınız..."diyerek, dünyaya ilk mesajını canhıraş bir ağlamayla veren Deniz'i bize gösterdi. Tuba'da bende donup kaldık. Aylardır, yıllardır beklediğimiz an işte bu andı.Tüm duyularım bu anı unutulmazlar arasına kaydetmek için tam kadro çalışırken, bir iki saniye içinde kendime gelebildiğim kadarıyla herşey normal mi diye gözlerimle Deniz'i Alper'in ellerinde taradığımı hatırlıyorum.

Tuba'da bende hala inanamıyorduk sanırım. Son aşamalarda o kadar endişelendik o kadar tedirgin olduk ki herşeyin yolunda olması bile inandırıcılığını azaltıyordu sanki.


Ben Tuba'nın hala yanındayken, Deniz hanımın ilk temizliği yapılıyor ve Apgar testi uygulanıyordu. Ben uzaktan Denizin ağlamasını duyuyor ve herşeyin yolunda olup olmadığını anlamak için bakıyordum. Bir iki dakika içinde, eski bir hemşire olan fotoğrafçımız Şengül Pallı benim endişeli bakışlarımı görmüş olacak, ilk testlerin izleyerek bana uzaktan herşeyin yolunda olduğu işaretini yaptı. Derin bir oh çektiğimi hatırlıyorum, endişeler azaldı, artık o anın keyfini çıkarıyordum.

Uyuyorum, emiyorum, ..., tekrar uyuyorum

Posted by Picasa